11 Ocak 2012 Çarşamba

t-here

oraya o kadar çabuk alışmak, adapte olmak, kaldığı yerden hiç takılmadan, zorlanmadan devam edebilmek.
orası biraz da alışkanlığın yeri, her türlü pisliğine de, kırılganlığına da, hayal kırıklığına da aşina olduğum yer.
bi kırgınlık olabilir belki ama tamamen bi kırılma olmaz sanki.
klavuza gerek kalmadan.
şimdi burada herşeyi tek başına yapmak lazım. sürekli tetikte, ayık-uyanık olmak lazım. havalanında oturup bavulları odanın kapısından içeri sokup açmayı reddetmem,kahveyi beğenmeyişim simidin yanına yakıştıramam ondan. şimdi bavul odanın içinde, kapının önünde girişe çıkışa mani duruyor. yarı dolu-boş.
uçakta "burası boş mu" dedim ocak günü atletiyle oturan kıza, kız hayır diyeyazdı alışkanlıkla "--çünkü burda burası boş mu demezsin, bu durumun sorusu ("is anyone sitting here" ya da is this seat taken  misal) bir hayır cevabı gerektirir eğer ki koltuk-sandalye-masa boşsa, ve senin  oturman için bi mani yoksa--sonra dediğimi duydu da evet dedi.

başkalarının alışkanlıklarını bozuyor benim başkalığım.

sonra "tanıdık bi huzur" ararken buluyo insan kendini, Leman Sam'ın uygunsuzca yaklaşması o hiç tanımadığı erkeğe ondan.,havaalanında yanımda sakız çiğneyen  çocuktan gelen damla sakızı kokusunun bana başka şeyleri, öte geceyi hatırlatması bundandır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder